13 Ağustos 2013 Salı

Ankara'nın soğuk bir gününden hatıra

Ankara'nın en soğuk gününde, aşırı uykusuz, aşırı uykulu, sıcak yatağımdan kalkmış yola koyulmuşum. Metrodan inince ikisinden sadece biri çalışan yürüyen merdivenleri tercih ederek bissürü kişilik kalabalığın içinden bu yürüyen merdivene yöneliyorum. Tam yolun yarısında kalabalığın ağırlığını çekemeyen merdiven duruyor. "Eyvah! yürüyen merdivende kaldık." herkes öylece duruyor,sağımıza solumuza bakışıyoruz n'apıcaz şimdi diye. O an o aletin merdiven değil de asansör olduğunu mu düşündük ne? Soğuktan insanların beyni de durmuş olsa gerek. Ben de eyvah dedim staja geç kalıcam. Sonra Allah'tan 3 saniye sonra merdiven çalıştı da tekrar, yoluma yetişebildim. Kafamın ve o anda orada olan herkesin kafasının çalışması ise muhtemelen merdivenin takılmasından daha uzun sürdü.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Hasiktir Ankara yok!

Ankara yok lan kaç gündür! Hayır bayadır bi eksiklik var hayatımda hissediyorum ama ne olduğunu anlayamıyorum. Bugün fark ettim, meğerse Ankara yokmuş.

Trafikteyim bugün, kırmızıda bekliyorum, dalmışım gitmişim, yeşil yanmış, bi kaç saniye de dönmemişim. İnanır mısınız kendi kendime döndüm. Ömrümde ilk defa arkamdan biri iteklemedi hadi birader (gardaş) diye. Kornanın eksikliğini fark eder etmez arkama baktım. Hasiktir! Ankara yok! Sağa çektim hemen arabayı. İndim. Panik içerisindeydim. Trafikte hemen ensemde biten, yolda sürekli omuz atan, yanımdaki kız arkadaşların bacaklarını kesen, yere tüküren, göğe küfreden Ankara yürümüş gitmiş.

Araca bindim gerisin geri. Hemen yolumu tamamlayıp telefona sarıldım. Öyle ya uyuz olsam da, sevmesem de ilişkimiz artık alışkanlıktan dolayı devam etmekteydi, onsuz yapamazdım. Aradım.
-Kardeş kusura bakma yeni farkettim nerelerdesin?
-Gardaş goptuk gittik ya az köye gittim bayramda, sonra da ver elini deniz. Vay amana goyem burada ne biçim garılar var aklın hayalin durur. Oteli de ucuza gettik, akşam ona gadar içiyoz amanı sikem, beleş! Valla dönesim yok ama iş güç var.

Doğru ya, sonra köşe başlarında kim hayvan gibi yüksek sesle küfredip tespih sallayacak. Kim yapacak bu işi? Benim yapamayacağım besbelli. Sen bayramdan hemen sonra gel yine ensemize üfle Ankara. Trafikte saliselik duraklamalarıma korna çal, sürekli ayık tut bizi sıkıntı çıkarma ihtimaline karşı. Gece 3'te son ses ankara havasıyla gez faça şahininle ki yalnız olmadığımızı anlayalım. Laf aramızda senin tipini sikiyim la! Seni sevmiyom ama sensiz de bi o kadar yapamıyom ipne!

Not: Haziranın 4'ünde yan yana direndiğimiz, talcid'imizi paylaştığımız ama adını bilmediğim İncesu bebesi! Sana selam olsun it.

11 Ağustos 2013 Pazar

Bazı mallar var, onlar çok mallar...

Yahu şimdi siyasi içerikli bir paylaşım yapıyorum ya da bir şey yazıyorum hemen altına löp atlıyorlar. Vay efendim neymiş, 'ben yanlış düşünüyormuşum'. Adamım ben neden yanlış düşüneyim? Sen katılmıyor olabilirsin fikrime, ben neden yanlış düşünüyor olayım ki.

Biz bir teori çerçevesinde düşünüyor olsaydık kardeşim, işte o zaman düşüncenin yanlışı doğrusu o teorinin sınırlarını ne kadar zorladığımıza bağlı olarak değerlendirilebilirdi. O zaman da derdik ki evet bu yanlış olmuş. Farklı dillerden konuşuyoruz dediği zaman insanlar zaten bu farklı bakış açılarını kastederler.

Şimdi gelelim benim yanlış düşündüğümü iddia eden arkadaşın neyi anlayamadığına. Bu adam evrensel insan etiğinden bihaber bi kere. Tek derdi lise sıralarımızda ezberleyebildiği ve üzerine düşünemediği  kriterleri yorumlamak, üzerine bir şeyler katmadan hayatına devam etmeye çalışmak. Yani anlatmak istediğim, adam kötü bir insan değil aslında. Sadece mal. İnsan hayatının değerini öğretemeyen eğitim sisteminden çıkışından sonra bu konu üzerine düşünmeyecek kadar tembel. He! Çok muhteşem başarılar elde etmiştir, çok büyük paralar kazanmıştır, belki de çok iyi mevki makam sahibi olmuştur bu adam... Çok da sikimde değil. Neden? Mal çünkü! Götüne soksun o bütün kazandıklarını.

İnsan hayatına değer vermeden insanlarla yaşayan ve bunun ötesinde değer vermediği insanların hayatı konusunda konuşanlara da (bari) boşvermek yerine onların çabalarına da muhalefet eden zihniyetini siktimin malları.

Bakın sizlere söylüyorum hep izlemeyin, her şeyi izleyin. Tek okumayın, her şeyi öğrenin. Azcık da düşünün de. Bu söylediklerimi yaparsanız bi işe yarasın. Şimdi siktirin gidin. Ama dönüp gelmek üzere... Çünkü kafanızın içindeki ağları sıyırabilirseniz eminim birbirimizi anlayacağız.

Ama an itibariyle malsınız!

10 Ağustos 2013 Cumartesi

ergenlerimize neler oluyor?


Evvela hippilerimiz vardı. En azından çevreye karşı duyarlı kimi aktivist tipler... Yaşımız itibariyle onları pek göremedik. Çoğusu düzene eyvallah dedi, çoluğa çocuğa karıştı, kariyer yaptı. Artık yoklar ama güzel, dinlenilesi, okunulası hikayeler bıraktılar arkalarında.

Sonra rakçı gençlik geldi arkalarından, hiç sevmedik onları, bizim için satanist falanlardı. Kara kara giyinirler, sırf dinledikleri müzikler yüzünden günaha girerlerdi Türkiye'de. Onların da fikirleri vardı siyasete, topluma, yaşama dair. Kaliteli müzikler bıraktılar bizlere, efsaneler bıraktılar.

Sonrasında hiphopçu gençler türedi. İsyankar... Yavaş yavaş çoğaldılar, kendilerince kültürlerini geliştirdiler. Onlar da ürettiler. Hala da kültürlere iyi ya da kötü bir şeyler katmaya devam ediyorlar. Onlara da eyvallah dedik.

Zaman geçti artık onlar da ergenlikten çıktı, yeni ergenlerimiz başka bir yol buldular: "Emoluk". İlk saçmalayan ergen kültürü emooşınıllar oldu bence. Aptal aptal geçirdiler yıllarını, boş beleş yaşadılar. Oturup ağladılar, 2 laflarından biri intihar oldu. Çok da tipsizlerdi şeklini siktiklerim. Lütfen bu bitsin diye dua ettik, hakikaten de bittiler. Ama gelen gideni arattı.

En sonunda en boş beyinli, en işe yaramaz, en aptal ergen kültürünü oluşturarak aramızda yaşamaya başladılar artık "bilibırlar ve dayrekşınırlar" ve çok kötü bir huyları var bunların: Savaşıyorlar. Anlamsız hayranlıklarını eleştirenlere laf yetiştirmek için o kadar çok çabalıyorlar ki, onları izlemek bile sinirlendiriyor insanı. Örneğin bir köşe başında kalabalığın içinde yalnızlık temasını birbirlerine anlatıp ağlayan üç-beş emoya baktığınızda sinirlenmezdiniz. Gülerdiniz geçerdiniz, hatta suratınızda bi tebessüm oluştururdu onların duygusal ergen küskünlükleri. Ama biliber dayrekşınır aptallar insan sinirini bozmak olayını kendilerine iş edinmişler. Sürekli muhabbetlere kulak kabartıp dinliyorlar, sonra karşınıza geçip saçmalıyorlar. Aptal oldukları için laf da anlatamıyorsun sinirini hoplatıyorlar.

Hiçbir fikirleri yok, üretemiyorlar. Hiçbir bilgileri yok, anlaşamıyorlar. Hiçbir tarzları yok, o yüzden kendilerini de tanıtamıyorlar. Umarım tez zamanda biterler.

Tek temennim o insanların hormonel dengelerinin bir an önce dengeye ulaşmasıdır. Hepimiz ergen olduk ama daha fazla saçmalamanın alemi yok.